Kıvanç Apaydın
Köşe Yazarı
Kıvanç Apaydın
 

KÜRT MESELESİ KARDEŞLİKLE DEĞİL ADALETLE ÇÖZÜLÜR

    Aslında Sayın Demirtaş’ın yazısıyla ilgili yapılan eleştiriler tamamen haklı bir yerden geliyor. Yazan herkesin Selahattin’i sevdiğini çok iyi biliyorum. Yalnız, eleştirilerin arka planında şu var: Beklenti, Sayın Selahattin Demirtaş’tan çok daha fazla. Kürt meselesini yalnızca gezi programları, ziyaretler, türbe ziyaretleri, maçlar, şarkılar ve türkülerle değerlendirmek çok yüzeysel bir bakış açısı olur. Ancak Türkiye’de yaşayan azınlık ya da çoğunluk tüm toplumların birbirleriyle ilişkilerinin daha iyiye gitmesi için Sayın Demirtaş’ın söylediklerinin tamamı doğrudur ve mantıklıdır. Yine de Ortadoğu’da dört devletin sınırları içinde yaşayan yaklaşık 60 milyon Kürt’ün meselesini bu kadar dar bir çerçevede değerlendirmek, meselenin özünü bilmemek ve ıskalamak olur. Sayın Demirtaş, yasaların önce toplum içinde, kardeşlik hukuku içerisinde oluşmasını söylüyor. Ancak bu mesele yalnızca kardeşlik meselesi değildir; kardeşlik ayrı, hak ve hukuk ayrıdır. Kürt meselesi Türkiye içinde çözülecekse, bu çözüm yasal ve anayasal teminat altında olmalıdır. Kürt dilinin kaybolmaması, unutulan diller arasına girmemesi için eğitim ve öğretimin önünün açılması gerekir. Bu da devlet güvencesiyle, yasal ve anayasal bir çerçevede sağlanmalıdır. Eğer Türkiye’de Kürt sorunundan bahsedeceksek; bölgemizde yakılan 4 bine yakın köy, 20 bini aşkın faili meçhul, köylerin, mezraların, dağların ve ovaların isimlerinin değiştirilmesi gibi acı gerçeklerle yüzleşmek gerekir. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi, isimlerin iade edilmesi, yaşamını kaybedenlerin ailelerine özür ve tazminat hukukunun işletilmesi gerekir. Ancak bu adımlar atıldığında, meselenin çözümü için gerçek anlamda ilerleme kaydedildiğini söyleyebiliriz. Bu, meselenin sadece küçük bir kısmıdır. Yazmak istersek, sabaha kadar yazabiliriz…   Amerika ve Çin bugün dünyanın en önemli iki gücü konumunda ve kendi çıkarlarına göre bir “dizayn modeli” oluşturuyorlar. Almanya Başbakanı’nın Türkiye ziyareti sırasında da tam olarak bu konuya dikkat çekildi. Türkiye’nin, Kopenhag kriterlerini bir an önce önemseyip hayata geçirmesi, sürdürülebilir ekonomi ve demokrasinin önünü açması gerektiği vurgulandı. Bu dönüşüm yapılırken Türkiye’nin köşede durmaması, aksine başrol oyuncularından biri olması gerektiği telkin edildi. Tüm bu hedeflere ulaşmanın yolu, Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözmesinden, bilime, akla, felsefeye ve eğitime ciddi yatırım yapmasından geçmektedir. Ancak bu şekilde gelişmiş devletler liginde yer almak mümkün olur.
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2025 -Pazartesi
Kıvanç Apaydın

KÜRT MESELESİ KARDEŞLİKLE DEĞİL ADALETLE ÇÖZÜLÜR

 

 

Aslında Sayın Demirtaş’ın yazısıyla ilgili yapılan eleştiriler tamamen haklı bir yerden geliyor. Yazan herkesin Selahattin’i sevdiğini çok iyi biliyorum. Yalnız, eleştirilerin arka planında şu var: Beklenti, Sayın Selahattin Demirtaş’tan çok daha fazla.

Kürt meselesini yalnızca gezi programları, ziyaretler, türbe ziyaretleri, maçlar, şarkılar ve türkülerle değerlendirmek çok yüzeysel bir bakış açısı olur. Ancak Türkiye’de yaşayan azınlık ya da çoğunluk tüm toplumların birbirleriyle ilişkilerinin daha iyiye gitmesi için Sayın Demirtaş’ın söylediklerinin tamamı doğrudur ve mantıklıdır.

Yine de Ortadoğu’da dört devletin sınırları içinde yaşayan yaklaşık 60 milyon Kürt’ün meselesini bu kadar dar bir çerçevede değerlendirmek, meselenin özünü bilmemek ve ıskalamak olur. Sayın Demirtaş, yasaların önce toplum içinde, kardeşlik hukuku içerisinde oluşmasını söylüyor. Ancak bu mesele yalnızca kardeşlik meselesi değildir; kardeşlik ayrı, hak ve hukuk ayrıdır.

Kürt meselesi Türkiye içinde çözülecekse, bu çözüm yasal ve anayasal teminat altında olmalıdır. Kürt dilinin kaybolmaması, unutulan diller arasına girmemesi için eğitim ve öğretimin önünün açılması gerekir. Bu da devlet güvencesiyle, yasal ve anayasal bir çerçevede sağlanmalıdır.

Eğer Türkiye’de Kürt sorunundan bahsedeceksek; bölgemizde yakılan 4 bine yakın köy, 20 bini aşkın faili meçhul, köylerin, mezraların, dağların ve ovaların isimlerinin değiştirilmesi gibi acı gerçeklerle yüzleşmek gerekir. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi, isimlerin iade edilmesi, yaşamını kaybedenlerin ailelerine özür ve tazminat hukukunun işletilmesi gerekir. Ancak bu adımlar atıldığında, meselenin çözümü için gerçek anlamda ilerleme kaydedildiğini söyleyebiliriz.

Bu, meselenin sadece küçük bir kısmıdır. Yazmak istersek, sabaha kadar yazabiliriz…

 

Amerika ve Çin bugün dünyanın en önemli iki gücü konumunda ve kendi çıkarlarına göre bir “dizayn modeli” oluşturuyorlar. Almanya Başbakanı’nın Türkiye ziyareti sırasında da tam olarak bu konuya dikkat çekildi. Türkiye’nin, Kopenhag kriterlerini bir an önce önemseyip hayata geçirmesi, sürdürülebilir ekonomi ve demokrasinin önünü açması gerektiği vurgulandı.

Bu dönüşüm yapılırken Türkiye’nin köşede durmaması, aksine başrol oyuncularından biri olması gerektiği telkin edildi.

Tüm bu hedeflere ulaşmanın yolu, Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözmesinden, bilime, akla, felsefeye ve eğitime ciddi yatırım yapmasından geçmektedir. Ancak bu şekilde gelişmiş devletler liginde yer almak mümkün olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve batmanolaygazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.